MÜSİAD KIRSAL KALKINMA VE TARIMIN GELECEĞİ
SAYFA 61 gen kaynağında seçilir ve kültür çeşidine geri melezleme ile aktarılır (Simmonds, 1993). Geriye melezlemede DNA markörlerinin kullanımı seleksiyonun etkinliğini artırır (Mandal ve ark., 2018). Marköre Dayalı Seleksiyon (MAS), yabani gen kaynaklarında bulunan genlerin kullanımı ve bu genlerin kültür bitkilerine aktarılmasında önemli rol oynamıştır. Nitekim bezelyeye yabani bir bezelye türü olan Pisum fulvum ’dan bir ambar zararlısı olan Bruchus pisorum ’a dayanıklılık genleri, yine yabani fasulyeden kültür fasulyesine yüksek Fe ve Zn içeriği genleri İleri Geri Melez QTL tekniği ile aktarılmıştır (Pratap ve ark., 2021). Son yıllarda bu yaklaşım kullanılarak kültür bitkilerinin yabani formlarında kültür bitkilerine kromozom segmentleri aktarılmaya başlanmış, daha sonra bu DNA fragmentleri DNA markörleri ile tanımlanmış, amaca uygun ise ıslahta kullanılmıştır. Bitki Islahında Gen Aktarma Tekniklerinin Kullanılması 1974 yılında Agrobacterium tümeaficens bakterisinin çift çenekli bitkilerde kök boğazında neden olduğu tümör dokusunun bakterinin bitkiye aktardığı bir DNA parçası nedeniyle olduğunun ortaya çıkartılmasından sonra bitkilerde biyoteknolojik yöntemle gen transfer çalışmaları başlamıştır (Hatipoğlu, 2008). Genomuna biyoteknolojik yöntemlerle başka bitki veya organizmadan gen veya genler eklenmiş bitkiye transgenik bitki adı verilmektedir. 1983 yılında sürdürülen bir araştırma ile elde edilen antibiyotiğe dayanıklılık geni aktarılmış tütün bitkisi, dünyadaki ilk transgenik bitki olmuştur. 1986 yılında, ABD ve Fransa’da herbisite tolerans geni aktarılmış tütün bitkisi tarlaya aktarılan ilk transgenik bitki olmuştur. 1987 yılında, Belçika’da Marc Van Montagu ve Jeff Scheil, Bacillus thuringiensis bakterisinden gen aktarılarak böceklere karşı dayanıklı transgenik tütün bitkisini üretmek üzere dünyadaki ilk transgenik bitki üretim şirketini kurmuşlardır. Ticari olarak ilk transgenik bitki tarımı 1992 yıllında Çin Halk Cumhuriyeti’nde virüse dayanıklılık geni aktarılmış tütün bitkilerinin yetiştirilmeye başlanması ile başlamıştır (James, 1997). ABD’de ilk transgenik bitki tarımı, 1994 yılında geç olgunlaşma özelliği kazandırılmış ve “FlavrSavr” adıyla tescil edilmiş transgenik bir domates çeşidinin tarımı ile başlamıştır. 1996 yılından itibaren ise transgenik bitkilerin tarımı hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. 1996 yılında Çin dışındaki diğer dünya ülkelerinde 1.7 milyon ha alan üzerinde transgenik bitki tarımı yapılmasına karşılık, bu alan 2019 yılında 190.4 milyon ha’a yükselmiştir. Bu alan, dünyadaki toplam 1.5 milyar hektarlık tarla arazilerinin yüzde 12.7’sini oluşturmaktadır. 2019 yılında Birleşmiş Milletler’e kayıtlı 193 ülkenin 29’unda transgenik bitki tarımı yapılmıştır (Çizelge 13). Ayrıca 42 ülke transgenik bitki tarımı yapmamakla beraber bu bitkilerden elde edilen ürünlerin ithalatına izin vermektedir. Dünyada en fazla transgenik bitki ekim alanı ABD’de bulunmaktadır. Nitekim, 2019 yılı rakamlarına göre ABD’de 71.5 milyon ha alan üzerinde transgenik bitki tarımı yapılmıştır. ABD’yi Brezilya ve Arjantin izlemektedir. Türkiye’de transgenik bitki tarımı 2010 yılında yasalaşan “5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu”na göre yasaktır. Ancak, mısır ve soya gibi bitkilerin ürünlerinin ithalatına özellikle yem sanayisinde kullanmak üzere izin verilmektedir. Hawaii’de Virüse Dayanıklı Transgenik Çeşitleri Yetiştirilmektedir Dünyada hâlen dört bitki türünün transgenik çeşitlerinin tarımı yapılmaktadır. Bu türler arasında ise, en fazla ekim alanına sahip tür soya fasulyesidir. Bunu mısır, pamuk ve kanola izlemektedir. Dünyada transgenik soya ekim alanlarının toplam soya üretim alanları içerisindeki oranı yüzde 78‘dir. Pamukta ise bu oran yine yüzde 76’dır. Mısır ve soyanın yoğun olarak yetiştirildiği ABD, Brezilya, Arjantin gibi ülkelerde mısır ve soya ekim alanlarının yüzde 90’ından fazlasında transgenik çeşitler yetiştirilmektedir. KIRSAL KALKINMA VE TARIMIN GELECEĞI RAPORU - 2021
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=